“Nietzsche, geride bıraktığı kısa notlarından birinde derisini değiştirmeyen yılanın öldüğünü, aynı şekilde fikrini değiştirmeyen ruhların da öldüğünü, dolayısıyla ‘artık ruh olmadıklarını’ söyler. Yaşamın süreklilik koşuluna uymak derisini değiştirmeyi zorunlu kıldığından, burada deri yaşamsal bir yaşama kavuşur. Bu özelliğe kavuşmasını sağlayan şey, değişebilir olmasıdır. Yaşamdaki her nesne, geçmişten geleceğe şekil verilen bir oluşumun çerçevesinde yer alırken, canlıların içinde bulundukları duruma uymasını sağlayan işlev, bu oluşum duygusuna paralel bir yol izlemiştir. Bir sanatçının onu oluşturan etkinliğinin ürünü olan sanat nesnesinin, gelişim bağlamında değişerek varlığını koruyabildiği söylenebilir.”
Benim için “Mavi” özgürlüğün, gökyüzünün, romantizmin ve okyanusun rengidir, aslında “zamanın” rengidir. Bana öyle geliyor ki “mavi” veya “mavi seramikler” geçmişe ve geleceğe uzanan ve mavide sonsuz bir “grafik” kimlikle ifadesini bulan son derece “zamanın kimliği”dir. Elbette sonsuz bir özgürlük duygusu vardır, ya da daha doğrusu Tanpınar’ın deyimiyle “yıkılmaz en mavi anın akışında” kendimi hissetme duygusu ve farkındalığı vardır. Bununla birlikte, seramiğin bir kavramı ve gerçekliği olarak “mavi”yi ortaya çıkarmada geçmişi ve geleceği, kültürel ve estetik varoluşu algılama arayışında duyarlılığa ve gelişmeye sahip bir sanatçı vardır.